16 Aralık 2010 Perşembe

kalbin kilitleri..


Kilitler türlü türlüdür. Dünya sevgisi, dünyayi ahiretten üstün tutmak bir kilittir. Ölümü unutmak bir kilittir. Kur'an'i terk etmek bir kilittir.. Allah'i az zikretmek bir kilittir. Nefis muhasebesi hususunda zayif davranmak bir kilittir. Sadaka vermeyi terk etmek bir kilittir. Bildigiyle amel etmemek bir kilittir. Gaflet ehliyle cokca oturup kalkmak bir kilittir. Vakti yararsiz islerde harcamak bir kilittir. Farzlari eda etmemek bir kilittir. Baskalarina zulmetmek bir kilittir. Nafile ibedetlerini yerine getirmeyi aliskanlik haline getirmemis olmak bir kilittir. Bütün günahlar birer kilittirler. Kilitler türlü türlüdür. Sekil ve hacimleri farklidir. ama hapsi de ayni islevi görür.

'Kalbin Allah'in sözlerini düsünüp anlamasini engellemek..'

diyor Abdülhamid Bilali 'Davetcinin Egitmi ve Ahlaki' kitabinda..

ruhsuz namazlarimizin, 2 dakikada yerini dünya düsüncelerine birakan tefekkürlerimizin, hic üzerimize alinmadigimiz Kur'an okumalarimizin carpici bir aciklamasi degil midir bu?

merak ediyorum isittigimiz bir hakikat kac kilidi asarak kalbimize ulasabilir? ya da kacinci kilitte tökezleyip kalir yari yolda?

ve herseyden önemlisi kilit üstüne kilit vurdugumuz bu kalbi kurtarmak icin bir isik var mi acaba?

24 Kasım 2010 Çarşamba

Kayıp Gül - Serdar Özkan

okuduğum kitaplarla ilgili düsüncelerimi paylasmayi seviyorum.. hakkında yazdığım zaman bir kitabı kolay kolay unutmuyorum.. sanki kitabın bana kattıkları, düşündürdükleri daha bir oturuyor zihnimde.. blog'a yazmanın güzel tarafı ise paylaşım tabii ki.. aynı konuda belki farklı yorumlar duymak, görmediğimin gösterilmesi güzel bir şey..

şu an hakkında yazmak istediğim kitap, yanda gördüğünüz üzere 'Kayıp Gül'.. bir arkadaşımın rafında görüp kapağının cazibesine kapılmıştım ( o kitapta yan taraftakindeki gibi beyaz bir blok yok).. her ne kadar 'uluslararası bestseller' ifadesine şüpheci baktıysam da bir okumak lazım diyerek ödünç aldım.. kapaktan ve 'bestseller' ifadesinden sonra dikkati cekense kitabın arkasına, önüne yani müsait görülen her yere beklentiyi yükselten bir sürü olumlu yorum yazılmış olmasi.. almanya'daki kitaplarda bu yillardir yapiliyor.. arka kapakta 2-3 lafina sözüne itibar edilen kisi veya gazete-derginin olumlu eletirisine yer veriliyor.. ama abartmayi seven bizim milletimiz bu konuda da vurmakla kalmayip öldürüyor.. 2-3 sayfa övgü dolu sözler, hepsini pespese okuyunca zannedersiniz ki dünyanin en önemli kitabini elinizde tutuyorsunuz.. daha önce okudugum 'Bir Gün' isimli kitaptada bu böyleydi, 'Kayip Gül'de de öyle.. haliyle bu kadar övgü dolu sözlerden sonra sizin de beklentiniz yükseliyor.. ve maalesef cok satsin diye yerlestirilen onca övücü yorumlardan sebep, sonuc hayal kirikligi oluyor.. bu yüzden sevgili yayinevleri, illa ki yapacaksaniz bu isi bir iki degerli yoruma yer verin yeter, gerisini okuyucuya birakin lütfen!!

gelelim kitap hakkinda söylemek istediklerime.. kayip gül, akici bir üslupla yazilmis ve cabucak bitiyor.. kitapta cevresinin etkisinde kalan ve zamanla artik kendini kendisi yapanin cevresi ve popülaritesi olduguna inanan ve onlarin beklentilerine göre yasamaya baslayan bir genc kizin 'kendini bulma' süreci anlatiliyor.. bu sürecte en büyük rolü annesi oynarken, gül bahcesine yolculuk ve dinledigi hikayeler de bu yolculuguna ivme kazandiriyor..

Kayip Gül'ü kiyaslandigi kitaplarin (Kücük Prens ve Simyaci'nin) cizgisinde ve hatta onlarin etkisinde diye nitelendirebiliriz.. ama onlarla boy ölcüsecek bir yetkinlige sahip oldugunu düsünmüyorum.. evet konusu güzel, güzel bir hikaye icinde de anlatilmis verilmek istenen mesaj.. ama yeterince ustaca islenememis.. birazdan paylasacagim güzel cümleler ve ifadeler mevcut olsa da, daha carpici ve vurucu olmaliydi 'kendini bulan' bir insanin öyküsü.. bu yönüyle beklentisi ve citasi yüksek okuyucuyu tatmin etmeye yetmedigini düsünüyorum ve kitap hakkindaki okudugum diger yorumlardan da bunu cikariyorum.. ama cok fazla okumayan, belki okumaya yeni baslayanlar begenerek okuyabilir.. hatta onlara tavsiye edilir..

kitap bana ait olmadiginda altini cizemedigim bir kac cümeyi de paylasmak isterim buradan :)

* kendini özel hissetmek icin ihtiyacin olan tek sey kendinsin.

* (pervanenin) isiga dogru telasla kanat cirpmasi, onu cepecevre kusatan losluga bir isyandi sanki. belirsizlige isyandi. isikta eriyip gitmeyi bir ömür boyu karanlikta ucmaya tercih etmisti o.
  

* görmek icin sadece gözlerimi kullansaydim, kaybolurdum karanlik dünyanizda.
 
* resim yapiyordum zaten, sorun zamansizlik degildi. sorun yaptigim her yeni resmin bir öncekini aratiyor olmasiydi. sonucta, ben de her ressam gibi, tuvale icimi boyuyorum. bu boyanin her gecen gün solgunlastigini fark etmeye baslamistim. eski renklerim icin ayrilmak zorundaydim kisacasi.


* "sonunda kendimden baska bir sey icin sevilerek cezalandirilmak istemiyorum"
   "ne? kim kimi neden seviyor ve kimi cezalandiriyor?"
   "eger benden harvard'da okudugum icin hoslanacaksa, hic hoslanmasin daha iyi. ben egitimim   

    degilim cünkü. zekam degilim, iliskilerim degilim, isim degilim. bunlarin toplami da degilim."
   "kim oldugunu biliyor musun peki?"
  "ben sadece.. ben sadece benim."

* kimi insanlar tanri'nin gündelik meselelerimizle ilgilenmeyecek kadar büyük ve yüce olduguna inanirlar. oysa O büyük ve yüce oldugu icin bizim en kücük meselelerimizle dahi ilgilenir.


bir kitap degerlendirmemin daha sonuna geldigim bu yazida türkce karakterler kullanamadigimdan dolayi özür diliyorum.. maalesef laptobumun kablosu bozuldu ve artik acamiyorum.. onun bir hal caresine bakana kadar üniversiteden giricem internete.. burdaki ayarlari düzeltebilirsem belki  yine türkce karakter kullanabilirim.. bakalim, olur insaallah :)

mutlu günler efendim :)

not: coskunsel'im bu kitaptaki alintilar da bana geri pasladigin mime cevap olsun :)))

not2: bu kitap icin sevgili deryamisal'in kitap fotograflarindan esinlenip, hatta  "aaa, benim de elimde güzelim makinam var neden internetteki basmakalip fotolari kullaniyorum ki" deyip, annemin "ne yapiyorsun seeennn??" bakislari altinda kitabin etrafinda dört dönerek bir kac kare cekmistim.. ama hepsi acamadigim laptobumda ve de bulamadigim flash bellegimde kaldi :( yani ben yine netteki basmakalip fotolara kaldim :( insaallah bir daha ki sefere kendi fotograflarimla..

18 Kasım 2010 Perşembe

nihayet kitap içerikli bir mim..

hani şu kitaplığın karşısına geçip, gözlerini kapatıp bir kitabı seçip 55.sayfasından bir paragraf paylaşılan bir mim vardı ya.. çok bekledim onu, gözüm mim postlarında kaldı acaba biri mimler mi diye ama gelmedi.. hatta bi ara yüzsüzlük yapıp kimse mimlemeden yazmayı bile düşünmüştüm :) neyse ki ona gerek kalmadan sevgili  sakar hafiye beni kitap içerikli başka bir konuyla mimledi de öyle birşeye girişmek zorunda kalmadım :) şimdiki mimde kitap seçimi  tercihimize bırakılıp beğendiğimiz bir cümleyi paylaşmamız isteniyor bizden.. ben de şu anda okuduğum ve içinde bir sürü beğendiğim cümle bulunan 'Kıl Beni Ey Namaz' kitabından bir cümle paylaşıcam inşaallah..


'Gösterişsiz bir yöne dönersin yüzünü; ışıktan yolları yoktur şehrin kıblesinin ama ışıldatır'

ben de bu güzel mim'i bloglarını severek takip ettiğim;
ve tedirginruhcikolatacisi ' na gönderiyorum..

28 Ekim 2010 Perşembe

İslam'da Evlilik ve Aile Hayatı - İmam Gazali

elimdeki bu kitabı okuyup bitireli epeyce bir süre oldu ama hakkında yazmaya ancak fırsat bulabiliyorum..

herşeyden önce şaşkınım.. çünkü ben imam-hatip lisesi mezunuyum, ve aslına bakarsanız şimdiye kadar hayatmın her döneminde dini mevzularla içiçe oldum.. buna rağmen kitabı okurken, İmam Gazali gibi büyük bir İslam aliminin yazdığı bu eserin kimi kısımlarına o kadar yabancı hissettim ki kendimi, sorgulamak zorunda kaldım birçok şeyi..

evliliğe fazilet ve ibadet penceresinden bakan zatlar, ölüm döşeğinde dahi olsa rablerinin huzuruna nikahsız gitmemek için nikahlanmak isteyecek olan Allah dostları ve daha bir kaç şey.. aklım almıyor.. kendime bakıyorum, onlara bakıyorum.. dağlar ne ki arada evrenler kadar fark var neredeyse..

algımız, bakış açımız ne kadar da değişmiş diye düşünüyorum.. tamam alim zatlar gibi yaşayamayız elbette, ama yaptıklarını duyunca garip de gelmemeli insana.. takdir ve hayranlık hisleriyle bakabilmeli, şaşırmamalıyız.. ama belki de sadece bende böyle olmuştur.. belki sadece benim bakış açımda bir zayıflık var.. belki başka okuyucular hiç şaşırmamıştır okurken.. bilmiyorum..

kitabı yine de tavsiye ediyorum tabii ki.. ama tek başına yeterli bilgi vermiyor.. daha güncel ve daha geniş kapsamlı kitapları da okumak lazım.. ben de tavsiyelere açığım bu konuda.. önerilerinizi okumaktan memnuniyet duyarım..

muhabbet ile efendim..

18 Ekim 2010 Pazartesi

Bir Gün - David Nicholls


'Ah, Tanrım! Korkarım ki umduğumu bulamadım!!!'

kitabı daralmış bir ruh hali içinde bitirip kenara koyduğumda tam da bu cümleyi kurdum işte..

öncelikle, bana yukarıdaki cümleyi kurdurtmaya vesile olan tercüme sağolsun,  türkçe dublajlı amerikan filmelerindeki hiç sevmediğim o sesler ve berbat vurgu ve tonlamaları, sık sık kulağımda çınladı, beni de epey bir bunalttı.. merak ediyorum acaba almancasını okusam almanca dublaj mı çınlardı kulağımda????

kitap reklamında çok abartılmış, bu kadar çok övülünce ister istemez beklentileriniz yükseliyor, ve okuyunca   -ben de olduğu gibi- umduğunuzu bulamayabiliyorsunuz . mesela kitabın kapağında 'enfes bir aşk hikayesi' yazıyor, ama ben kitapta aşk bile göremedim.. başka bir şeydi o, aşk diyemem.. bizim kültürümüzle yetişen hiçbir kimsenin de diyeceğini zannetmiyorum..

çok gerçekçi bir romandı.. hayranlık uyandıracak olağanüstü hiçbir şey yoktu.. karakterleri çok güzel anlatmış, o kadar ki, ileride mutlaka hatırlayacağımı düşünüyorum.. yani gerçek hayatta benzer davranışlar gördüğümde 'aynı Dex' veya 'tıpkı Em' derim muhtemelen..

dikkatimi çeken bir diğer şeyse, yazar duygusallıktan sanki bilerek uzak durmuş.. o kadar çok fırsat vardı ki, duyguları harekete geçirip, okuyucuyu gözyaşına boğacak.. ama o abartılı ve ağdalı bir dilden sanki özellikle kaçmış ve öyle basit anlatmış ki zaman zaman hayret ediyorsunuz..

kitap bir yorumda dediği gibi 'iyi bir sosyal ingiliz romanı', iki kişinin hayatının çevresinde dönen.. çok fazla gerçekçi ve bence iç karatıcı da olan.. enfes bir aşk hikayesi beklemeden, kitaba bu açıdan bakılırsa, hayal kırıklığına uğramadan beğenerek okunabilinir..

muhabbet ile..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...